TÜRKÇE DERSLERİ-3.PARAGRAFTA ANLAM

TÜRKÇE DERSLERİ-3.PARAGRAFTA ANLAM

Bir düşünceyi, bir duyguyu, bir olayı tam olarak anlatabilmek için bir araya getirilen cümleler topluluğuna paragraf denir.

Paragraf kendi içerisinde bir bütünlük taşır, paragraf tek bir düşünce etrafında oluştuğundan kendi içerisinde bir bütünlük oluşturur.

Bütün paragraf sorularının çözümünde yararlı olabilecek birkaç ipucu:
1- Önce soru okunur.
2- Daha sonra parça (metin) okunur.
3- Parça okunurken, önemli yerlerin altı çizilir. (Önemli yer, sorunun cevabı olabilecek olan yerdir)
4- Cevap bulunurken, yazıda anlatılanlar dikkate alınmalıdır. Kendi görüş ve düşüncelerimize göre hareket edilmemelidir.
5- Doğru seçenek bulunurken yanlış seçenekler elenmelidir.

 >  Parçada anlam; paragrafın anlam, yapı ve anlatım yönü olmak üzere üç ana başlıkta incelenir.

Anlam bakımından paragraf; ana düşünce, yardımcı düşünceler, konu, başlık, anahtar kelimeler, soru, duygular, duyular, karakter ve paragrafta olay, zaman, yer, varlık kadrosu olmak üzere on ana başlıkta incelenir.

1. Paragrafta Ana Düşünce (Ana Fikir)

Yazar veya şairler bir konu aracılığı ile belirli bir anlatım yöntemini kullanarak okuyucuya bir mesaj ulaştırır. Parçada okuyucuya verilmek istenen asıl düşünceye ana düşünce denir. Bir parçanın yazılmasının amacı ana düşüncedir, parçanın konusu da parçanın yazımı için araç niteliğindedir.

Ana düşüncenin bazı özellikleri:
 >  Ana düşünce bir yargı bildirir.
 >  Parça okunduğunda herkesin vardığı ortak düşüncedir.
 >  Parçayı kapsar nitelikte genel bir yargıdır.
 >  Parça tek cümle ile özetlenecek olsa bu ana düşünce cümlesi olur.

Bir parçada ana düşünceyi bulmak için şu yolu izleyebiliriz:
 1  Öncelikle konu bulunmalıdır.
 2  Yazarın konuyu ele alış amacının ana düşünceyi oluşturduğu unutulmamalıdır.
 3  Parçadaki bağlayıcı kavramlar varsa belirlenmeli; çünkü “kısacası, sonuçta, oysa, bence, özetle, aslında” gibi ifadelerden sonra ana düşünce gelebilir.
 4  Örnek verilmişse örnekten önceki yargının ana düşünceyi verebileceği hatırdan çıkarılmamalıdır.

 >  İyi bir paragrafta ana düşünce bir cümle şeklinde parçanın başında, sonunda veya herhangi bir ye­rinde verilir. Paragraftaki diğer cümleler ise ana dü­şünceyi açıklayıcı ya da destekleyici nitelikte olur.

 >  Ana düşünce, bazen de yazının bütününe sindirilmiş durumdadır. Bu durumda ana düşünce paragraf yorumlanarak, anlatılanlardan hareketle bulunur.

 >  Bu bilgiler göz önüne alınarak ana düşünce bulu­nurken parçada şu sorulara cevap aranmalıdır:

– Yazar bu parçayı hangi amaçla yazmıştır?
– Bize ne anlatmak istemektedir?

Bu sorulara cevap aranırken karşımıza çıkacak dü­şünceleri, kendi görüşümüze göre değerlendirmemeliyiz. Parçada bizim kabul etmediğimiz, hatta tam tersini düşündüğümüz bir fikir işleniyor olabilir. Yazılanlar­dan hareketle ve yazara göre doğrular bulunmalıdır.

 NOT 1  Parçanın ana düşüncesi, parçanın bütününü kapsar. Ana düşünce bulunurken sınırlamaya ve kapsayıcılığa dikkat edilmelidir. Ana düşünce olarak belirlenecek ifade parçanın tamamını kap­sayıcı nitelikte olmalıdır. Çünkü parçanın bir kıs­mını karşılayan düşünce ana düşünce olamaz.

Örnek(ler)

» “Türk milletini şiirsiz düşünemeyiz. O, asırlar boyu şiirle düşünmüş, şiirle konuşmuştur. Kahramanlık­larını şiirle ifade etmiş; üzüntülerini, sevinçlerini şiir­le dile getirmiştir. Analar, çocuklarını şiirle avutmuş, şiirle uyutmuştur. Ölenlerin arkasından şiirle ağlanmıştır. Sözün özü, Türk milleti şiir zevki olan ve şiire yatkın bir millettir.”

Bu parçanın ana fikrini bulmak oldukça kolay. Çünkü yazar parçanın bütününde anlattıkları­nı “sözün özü” diyerek son cümlede özetlemiştir. Bu cümleden yola çıkarak bu parçada “Şiirin mille­timizin hayatında önemli bir yeri olduğu” düşünce­sinin vurgulandığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Eğer biz bu parçanın ana düşüncesi için “Şiir, insan yaşamında önemlidir.” belirlemesini yapmış olsay­dık hata ederdik. Çünkü bu düşünce parçada anlatılandan daha ge­nel bir yargıdır. Oysa parçada şiirin bütün insanlar için önemi değil, sadece Türk insanının yaşamında­ki yeri anlatılmış.
Eğer bu parçanın ana düşüncesi olarak “Türk mil­leti kahramanlıklarını şiirle ifade etmiştir.” belirleme­sini yapsaydık, yine hata yapmış olurduk. Çünkü bu sefer de ana düşünceyi oldukça daraltmış olurduk. Parçada, Türk milletinin kahramanlıklarını şiirle ifa­de ettiği anlatılmıştır; ama bu düşünce Türk milleti­nin yaşamında şiirin yerini anlatmak için kullanılmış yardımcı düşüncelerden sadece biridir. Yani parça­yı kapsayıcı nitelikte değildir. Dolayısıyla bu belirle­me de ana düşünce olamaz.

 NOT 2  Ana düşünce bazen de parçanın girişinde yani ilk cümlede verilebilir.

Örnek(ler)

» “Oyun, çocukların ruhsal eğitiminde önemli bir yer tutar ve gelişmelerini sağlar. Oyundan ve oyuncak­lardan mahrum bazı çocukların, gelecekte asık yüzlü, somurtkan ve çekilmez kişiler oldukları görül­müştür. Oyunlar, aşırı olmadığı sürece, çocuklar için vazgeçilmez eğlence kaynaklarıdır.”

Bu parçanın bütününde “oyun ve oyuncağın, çocu­ğun ruhsal gelişimi için gerekli olduğu” düşüncesi işlenmiştir.
Yazar bu ana düşünceyi zaten ilk cümlede “Oyun, çocukların ruhi eğitiminde önemli bir yer tutar ve gelişmelerini sağlar.” sözleriyle vermiştir. Daha sonraki cümlelerde ise bu düşüncesini açık­layıcı ve destekleyici açıklamaları sıralamıştır. De­mek ki bu parçanın ana düşüncesi ilk cümlededir.

 NOT 3  Ana düşünce, bazı parçalarda son cümlede bu­lunabilir.

Örnek(ler)

» “Kişilerin tek başlarına bir güçleri yoktur; çabaları­nın sonucu, dünyanın genel tablosu içinde pek fark edilmez. Hayatta işler, genel bir iş bölümüne göre yürütülür. Bu iş bölümünde tek adamın payı bir yağmur damlası kadardır. Gene de her damla, taş­kını artırır; her el insanlığın mutluluğuna ya da sefa­letine bir şeyler katar.”

Yazar bu parçada asıl mesajını son cümlede ver­miştir. Bu parçanın ana düşüncesi: “Gene de her damla, taşkını artırır; her el insanlığın mutluluğuna ya da se­faletine bir şeyler katar.” cümlesinde gizlidir. Biz bu cümleden “Dünyanın iyi veya kötü oluşunda her ferdin payı vardır.” sonucunu çıkarabiliriz. Bu yargı ana düşüncedir.

 NOT 4  Ana düşünce bazen yazının içinde bir cümle ola­rak geçmez. Ana düşünce parçanın bütününde olabilir. Okuyucu, bütün parçayı değerlendirerek ana düşünceye kendisi ulaşır.

Örnek(ler)

» “El halısında desen, göz değmesin diye nazar bon­cuğu; serilen eve bolluk getirsin diye bereket ağa­cı; birlik ve beraberlik, dirlik ve düzen getirsin diye zincir hâline getirilmiş halkalar şeklinde gösterilir.”

Bu parçanın konusu “halı desenleri”dir. Ancak par­çanın ana düşüncesi doğrudan verilmemiştir. Bunu biz bulacağız. Yazar parçada halı desenlerinin anlamlarından bahsediyor ve örnekler veriyor. Öyleyse bu yazının amacı “Halıdaki desenlerin ken­dine özgü anlamları vardır.” düşüncesini okuyucuy­la paylaşmaktır, diyebiliriz.

 NOT 5  Bazı parçalarda asıl mesajı dolaylı olarak verilir. Bu yapılırken karşılaştırma ve benzetme yapılır. Bu tip parçalarda ana düşünce parçada bir cüm­le olarak geçmez. Ana düşünce, parçanın bütü­nüne sindirilmiş biçimdedir ve okuyucunun bul­ması amaçlanır.

Örnek(ler)

» “Şimdi bir heykeltıraş düşününüz. Gevşek ve çürük bir zemin üzerine güzel, mükemmel bir heykel yap­maktadır. Bu heykeli bir an için herkes beğenebilir. Fakat zemin çürük olduğundan bu heykel yaşaya­maz. Harçlarla ne kadar kuvvetli dayanak yapılırsa yapılsın yıkılır. Çünkü zemini gevşektir.”

Yazar, parçada bir olay anlatmakla söze başlamış. Bu olay çürük bir zemine yapılan bir heykelle ilgilidir. Yazar sonra da bu olayla ilgili hükmünü vermiştir: “Sağlam zemine inşa edilmemiş eserler mükem­mel de olsa ayakta duramaz.” Yazar aslında bunu anlatmak istemiyor. Bu olayı hikâye ederek okuyu­cunun bir genellemeye ulaşmasını istiyor. Bu genelleme “Her iş önce sağlam bir temele dayanmalı­dır.” düşüncesidir. Parçanın ana düşüncesi de budur.

 NOT 6  Bazen de parçada anlatılanlar seçeneklerde bir atasözüyle karşılanır. Parçada anlatılanları o ata­sözü kapsar. Bu sorularda metin, aslında bir atasözünün açıkla­masıdır. Dolayısıyla seçeneklerde ana düşünce ola­rak bir atasözü yer alır. Sorular çözülürken atasözü bilgisi gerekir.

Örnek(ler)

» “Hayat riskler üzerine kurulu. Riske katlanmayı gö­ze alamayan, büyük sıçramalar yapamıyor. Büyük sıçramayı göze alanlar ise düşme riskini de kabul etmek zorunda kalıyor.”

Bu parçayla ilgili “Paragraftaki düşünceye uygun atasözü aşağıdakilerin hangisidir?” şeklindeki bir soruya cevap olarak “Korkak bezirgan ne kâr eder ne zarar.” atasözünü verebiliriz ve bu atasözü de parçanın ana düşüncesi olur.

 NOT 7  Bazı şiirlerin de ana düşüncesi vardır. Bu ana dü­şünceler atasözü ile de ifade edilebilir.

Örnek(ler)

» “Her canlıya Hak, lâyık olan cevheri verdi.
Tırtıl iki diş bulsa eğer, ormanı yerdi.
Şayet kediler, haftada bir gün uçabilse,
Dünyada bütün serçelerin nesli biterdi.”

Bu şiirin ana düşüncesi ilk mısradadır. Şair sonraki mısralarda ise ilk mısrada verdiği ana düşünceyi ör­neklerle açıklamaya çalışmıştır. Öyleyse ilk cümleden yola çıkarak bu cümlenin ana düşüncesi olarak “Allah, her canlıyı kendine özgü yeteneklerle donatmıştır.” diyebiliriz.

2. Paragrafta Yardımcı Düşünceler

Parçada ana düşünce ortaya konurken bu düşün­ceyi açıklayıcı ve destekleyici nitelikte başka dü­şüncelerden yararlanılır. İşte parçada ana düşünce­ye zemin oluşturan bu düşüncelere yardımcı dü­şünce denir.

Dört ayaklı bir sandalye düşünün. Bu ayaklardan hiçbiri tek başına bir sandalyeyi oluşturmaz. Ancak dördü bir araya geldiğinde sandalye oluşur ve kul­lanılır duruma gelir. İşte parçadaki yardımcı düşün­celerin her biri, sandalyenin ayaklarından biri gibi­dir ve bunlar ana düşünceyi ayakta tutar.

Yardımcı düşünceler;
 >  Parçada sayı olarak birden fazladır.
 >  Parçayı tam olarak kapsamaz.
 >  Ana düşüncenin sınırlarını çizer.
 >  Ana düşüncenin anlaşılmasını sağlayıcı nitelik­tedir.

Sorularda bizden parçada yer almayan yardımcı düşünceyi bulmamız istenir. Dolayısıyla bu sorular olumsuz soru şeklindedir. Yardımcı düşünce soruları iki şekilde çözülür:

 1. YÖNTEM  Önce soru kökü, sonra seçenekler, daha sonra da parça okunur. Bu işlemden sonra seçeneklerdeki ifadeler parçadaki cümle­lerle tek tek karşılaştırılır.

Parçadaki cümleler ya aynıyla, ya bölünerek bir kıs­mıyla ya da özü bozulmayacak şekilde biraz değiş­tirilerek üç seçeneğe yerleştirilmiştir. Yapılacak iş, bu cümlelerle uyum sağlayan seçenekleri bire bir eşlemektir. Açıkta kalan seçenek, parçada olmayan düşüncedir.

 2. YÖNTEM  Önce soru kökü okunur. Sonra dik­katli bir şekilde parça okunur. Daha sonra par­çada anlatılanlar akılda tutularak seçenekler tek tek okunur. Bu okuma esnasında parçayla uyum sağlamayan, parçada olmayan seçenek bulun­maya çalışılır.

Bu yöntem zaman almaz; yalnız bazen parçada anlatılanlar akılda tam olarak kalmadığından yanlış bir sonuca ulaşılabilir.

Örnek Soru

Başarıya giden yolda insanın ilk büyük düşmanı tembelliktir. Burada tembelliği tanımlamaya gerek yok. Onu herkes az çok tanır. Ancak söylemek ge­rekir ki tembellik insanın karşısına çıkıp yiğitçe sa­vaşmaz. Biçimden biçime girerek insanı alt etmeye çalışır.

Parçaya göre, tembellik için aşağıdakilerden han­gisi söylenemez?
A) Her zaman ayrımına varılmayan bir tehlike olduğu
B) İnsana yabancı olmayan bir davranış olduğu
C) Her insanı ayrı biçimde etkilediği
D) Öz güveni olmayan insanları kendine tutsak ettiği

Çözüm:
Parçanın sonundaki “Biçimden biçime girerek insa­nı alt etmeye çalışır.” ifadesinden A,
“Onu az çok herkes tanır.” cümlesinden B,
“Biçimden biçime girerek insanı alt etmeye çalışır.” ifadesinden C seçeneği çıkarılabilir. Çünkü biçimden biçime girmede herkese farklı görünme söz konu­sudur.
D seçeneğindeki “Öz güveni olmayan insanları kendine tutsak ettiği” yargısına ulaşmamızı sağla­yacak bir ipucuna parçada rastlayamıyoruz.
Doğru cevap D.

3. Paragrafta Konu

Üzerinde durulan, hakkında yazı yazma gereği hissedilen her türlü kavrama konu denir. Konu, yazarın mesajını okuyucuya ulaştıran bir araçtır. Yani yazının yazılış amacı değil, amaca götüren bir araçtır.
Parçanın konusu bulunurken şunlara dikkat edilmelidir:
 1  Parçada en çok tekrar edilen sözcükler üzerinde yoğunlaşılmalıdır.
 2  İlk cümlelere dikkat edilmelidir, çünkü konu ilk cümlelerde verilebilir.
 3  Konu, parçanın tamamını kapsar nitelikte olmalıdır. Ancak konuyu ararken genellemeye gidilmemelidir. Konu, mümkün olduğunca parçayı da kapsayıcı şekilde daraltılmalıdır.

Örnek(ler)

» “Herkes lider olamaz. Kitleleri peşinden sürükleyip götürebilmek için birçok olumlu niteliğin bir kişide toplanması gerekir. Bilgi, çalışkanlık, disiplin, kariz­ma, iyi hitabet, güçlü sezgiler… Bu nitelikler de yet­mez. Ayrıca lider çok okumalı, çok çalışmalıdır. Toplum için fedakârlıkta bulunmalıdır.”

Parçada “lider”den söz edildiğini görüyoruz. Yalnız, “lider” çok geniş kapsamlı bir söz. Acaba parçada “lider” hangi yön­den sınırlandırılmış?
Yani parçada;
“Liderin topluma katkılarından mı,
“Lider yetiştirmenin önemi”nden mi,
“Liderin görevlerinden mi söz edilmiş?

Hayır, hiçbiri değil. Paragrafta “çalışkanlık, disiplin, iyi hitabet” gibi özelliklerden söz edilmiş. Bu özel­likleri taşıyan kişilerin lider olabileceği belirtilmiş. O hâlde parçada “liderin özellikleri” üzerinde durul­muş. İşte konuyu bulmuş olduk: Liderin özellikleri.

4. Paragrafta Başlık

Konuyu en iyi şekilde kapsayıp yansıtan ve birkaç sözcükten oluşan sözcük grubuna başlık denir.

Başlık;
 >  İlgi çekici ve düşündürücüdür.
 >  Konu hakkında bilgi verir.
 >  Ana düşünceyi çağrıştırır.
 >  Parçanın bütünü okunduğunda daha iyi kavranır.

 >  Hem şiirin hem de paragrafın bir başlığı olabilir.

Örnek(ler)

» “Çocuklar doğar.
Dünyaya bakar,
Sevimli mi sevimli
Yürüdükçe,
Yol yordam öğrenir.
Uçtukça uçar.
Koştukça bir ceylan gibi”

Bu şiire “Çocuklar” başlığını koyabiliriz. Çünkü şiirde doğan, büyüyen, sevimli mi sevimli çocuk­lardan söz edilmektedir.

» “Bir yazarın bütün ustalığı, iyi tarif ve iyi tasvir et­mekten ibarettir. Yazılan şeyin doğal, kuvvetli ve gü­zel olması için gerçeği ifade etmesi gerekir. Okudu­ğunuz bir eser sizi fikirce yükseltir, içinizi asil duy­gularla doldurursa, onu değerlendirmek için başka bir ölçü aramayınız. Eser iyidir ve usta elinden çık­mıştır.”

Bu parçada ise “Usta Yazar” başlığını kullanabiliriz.

5. Paragrafta Anahtar Kelimeler

Bir cümlenin veya sözün yansıtmak istediği anlam için en büyük ipucunu veren ana kavram veya keli­meye anahtar kelime denir.

Örnek(ler)

» “Okuyarak olayların ve gelişmelerin iç yüzünü öğre­nen bir kişi, öncelikle kendine olan güvenini artırır. Bu ise aynı zamanda düşünce ufkunu geliştirip ge­niş bir görüş açısı sağlayarak olayları inceleme ye­teneği kazandırır. Ayrıca okuyan kişiler çok okuma­nın beraberinde getirdiği zengin kelime dağarcığı­na sahip oldukları için, etkileyici ve güzel konuşa­rak hitap ettikleri kişilerde etki de uyandırırlar.”

Bu metindeki “okumak, öğrenmek, güven, düşün­ce ufku, kelime dağarcığı” gibi sözler anahtar keli­medir.

6. Paragrafta Soru

Bu tip sorular da konu ile ilgilidir. Çünkü sorulan bir soruya karşılık birtakım açıklamalar yapılmaktadır.
Parçanın hangi sorunun cevabı olduğu sorulur. Parçada anlatılan bilgiler, soru hakkında bize ipucu verecektir. Bu tip soruları çözerken parçanın ilk cümlesine dikkat etmek gerekir. Parça “evet, hayır” gibi ifadelerle başlıyorsa bu sözcükler de bizim için ipucudur.

Örnek Soru

Deneyimle yetişmiş kişiler de kimi işleri yapabilir, başarabilirler. Yaptıkları işler üzerine yargıda da bu­lunabilirler. Ancak yapılan işle ilgili durumları, her yönden ele alıp incelemek, düzenlemeler yapmak ve çözüm önerileri bulmak özellikle bilgili kişilerin işidir.

Bu açıklama aşağıdaki sorulardan hangisine kar­şılık olabilir?
A) Sorunların çözümünde bilginin ve deneyimin payı nedir?
B) Ezber bilgi mi yoksa deneyimle edilen bilgi mi daha değerlidir?
C) Deneyimli ve bilgi insanlar işlerinde neden daha kararlı olurlar?
D) Bilgiye ulaşmada deneyimin ve gözlemin önemi nedir?

Çözüm:
Parçada iki kavramla ilgili açıklama yapılmıştır: De­neyim ve bilgi. Problemlerin çözümünde deneyim önemli, fakat bu tek başına yeterli olmaz. Bilgi de gerekli. O hâlde bu parça “Sorunların çözümünde bilginin ve deneyimin payı nedir?” sorusunun ceva­bıdır.
Cevap A’dır.

7. Paragrafta Olay, Zaman, Yer ve Varlık Kadrosu

Yer, zaman, şahıs öğeleri kullanılarak belirli bir kural çerçevesinde oluşturulan edebî metinlere olay yazıları denir. Öykü, roman, masal, fabl gibi türler olay yazılardır.

Örnek(ler)

» “Güneşli bir nisan sabahıydı. Çoban Haydar, her zamanki gibi koyunları ve keçileri ahırdan çıkarıp köylerinin yanındaki meraya doğru yola koyuldu. Amacı sürüyü otlatmak, kış boyunca iyi beslene­meyen koyunları ve keçileri taze otlarla iyice do­yurmaktı. Köyün hemen yanındaki bu mera, ba­har gelince bereketlenir, yeşilin bin bir tonuyla bezenirdi.”

Yukarıdaki paragrafın olay, zaman, mekân ve şahıs kadrosu şöyledir:

Olay: Haydar’ın sürüyü meraya götürmesi
Zaman: Nisan sabahı
Mekân: Köyün yanındaki mera
Şahıs Kadrosu: Çoban Hayda

8. Paragrafta Duygular

Paragrafta yazarın iç dünyasına ait pişmanlık, küçümseme, beğenme, korku, sitem vb. izlenimlere yer verilmesidir.

Örnek(ler)

» Dışarıda çok güzel kar yağıyordu. Pencerenin önüne oturup kar yağışını seyrediyor, kar tanelerinin beyaz gülücükler dağıtarak süzüle süzüle yere inmesini seyretmekten büyük sevinç duyuyordum. Bu sırada yandaki kanepede oturan dedeme heyecanla seslendim: “Dede, bak! Her yer nasıl da bembeyaz oldu!” Dedem dışarı baktı ve bana; “Evet benim güzel kızım, tıpkı pamuk tarlası gibi.” dedi.

Yukarıdaki parçada yazar “neşe, heyecan” duygularından yararlanmıştır.

9. Paragrafta Duyular

Parçada yazar “görme, işitme, dokunma (hissetme), tatma, koklama” duyularından yararlanabilir.

Örnek(ler)

» Bu mahallede oturanlar yaz sabahları ağaçlara yuva yapan bülbüllerin sesleriyle ve mis gibi kokan çiçeklerle uyanırlar. Ancak güneş, perdeleri ara­layıp odalara sızdığında duyulan sadece kuş ses­leri değildir. Çocuklar uyanmış ve cıvıl cıvıl sesle­riyle sokakta oynamaya başlamışlardı.

Yukarıdaki paragrafta yazar “görme, işitme, kokla­ma” duyularından yararlanmıştır.

10. Paragrafta Karakter

Bir bireyin kendine özgü yapısı, onu başkasından ayıran temel belirti ve bireyin davranış biçimlerini belirleyen özelliklere karakter denir. “Uysal, kararlı, inatçı, sorumluluk sahibi, disiplinli” gibi kavramlar karakterdir.

Örnek(ler)

» “Vatanını ve milletini çok seven Atatürk, bu uğurda canını feda etmekten kaçınmazdı. Ülkesi ve milleti için girdiği savaşlarda hep ön safta yer alması bu­nun en güzel örneğidir.”

Yukarıdaki parçada Atatürk’ün karakterlerinden bi­ri olan “vatanseverlik” dile getirilmiştir.

Paragrafın yapısı konusunu paragrafın bölümleri, paragraf oluşturma, paragraf tamamlama, paragrafı ikiye bölme, paragrafın akışını bozan cümle, cümlelerin yerini değiştirme olmak üzere altı ana başlıkta inceleyebiliriz.

1. Paragrafın Bölümleri

Paragrafı oluşturan cümlelerin her birisinin kendine özgü yeri vardır. Bir paragrafın ilk cümlesi ile son cümlesi aynı nitelikleri taşımaz. Ayrıca paragrafı oluşturan cümleler birbirleriyle hem yapı hem de anlam bakımından bir ilişki içerisindedir. Bu cümleler bir yargıyı birbirlerine bağlı olarak anlatır.

 >  Paragraf giriş, gelişme ve sonuç olmak üzere üç bölümden oluşur:

1.1. Giriş Bölümü

Genelde tek cümleden oluşan giriş bölümünde parçada anlatılacak konu verilir.
Giriş cümlesi bağımsızdır. Diğer cümleler giriş cümlesine biçimce ve anlamca bağlıdır. Kendinden önce de bir cümle varmış gibi bir izlenimi uyandırmamalıdır. Bu yüzden giriş bölümü cümlesinde, sanki giriş cümlesinden önce bir cümle varmış anlamını verebilecek olan “bu yüzden, bundan dolayı, kaldı ki, yine de, ama, fakat, oysa, çünkü, bunun için, ise, de …” gibi bağlayıcı ifadeler yer almaz.

Örnek(ler)

» “Bunlar halkın ağaca verdiği önemi gösterir.”
Yukarıdaki cümle parçanın ilk cümlesi olamaz. Çünkü bu cümlede geçen “bunlar” ifadesinden biz, halkın ağaca önem vermesinin gerekçeleriyle ilgili yargıların daha önce söylendiğini anlıyoruz. Demek ki yukarıdaki cümle bir sonuç cümlesidir.

» “Ağaç sevgisi de halkımızın değerlerindendir.”
Bu cümle de parçanın giriş cümlesi olamaz. Çünkü bu cümle kendinden önceki bir cümlenin devamı niteliğindedir. Demek ki daha önce halkın başka değerlerinden söz edilmiş, daha sonra bu değerlerden biri olan “ağaç sevgisi”ne değinilmiştir.

» “Ağaç sevgisi toplumumuzun belleğine kazınmıştır.”
Bu cümle ise giriş cümlesi olmaya uygundur.

1.2. Gelişme Bölümü

Giriş cümlesinden sonra gelen ve onu açıklayan, girişte belirtilen konunun ayrıntılarıyla ele alındığı bölümdür. Düşüncelerin açıklanması, anlaşılır hale gelmesi, yerine göre ispatlanması için betimleme, öyküleme, örneklendirme, tanık gösterme, karşılaştırma, açıklama gibi anlatım teknikleri ve düşünceyi geliştirme yollarından yararlanılır.

1.3. Sonuç Bölümü

Gelişme bölümünde anlatılan olay, düşünce ya da duyguların bir sonuca bağlandığı bölümdür. Bazen ana düşünce sonuç bölümünde verilebilir.
Sonuç bölümünde “sonuç olarak, özetle, bundan dolayı, kısaca…” gibi bağlayıcı ifadeler bulunabilir.

Örnek(ler)

» “Günlük yaşamımızda kullandığımız birçok madde sağlığımızı tehdit ediyor. Öyle ki soluduğumuz havadan, yediğimiz yemeklerden bile vücudumuza bol miktarda zehirli kimyasal maddeler giriyor. Arabaların egzozlarından çıkan dumanlar, bacalardan havaya karışan yakıt dumanları da zehirli maddelerle dolu. Sadece dışarısı mı? Evde de zehirli maddelerle çevrilmiş durumdayız. Evlerde kullandığımız böcek öldürücü ilaçlar, temizlik maddeleri vücudumuzu zehirleyen maddelerden sadece ikisi. Bu yüzden sağlıklı kalabilmek için yaşamımıza, yiyip içtiklerimize dikkat etmeli, sağlığımızın kıymetini bilmeliyiz.”

Yukarıdaki paragrafta koyu yazılmış kısım “giriş”, altı çizili kısım “sonuç”, geri kalan kısım ise paragrafın “gelişme” bölümüdür.

2. Paragraf Oluşturma

Paragraf oluşturma soruları yapboz oyunu gibidir. Karışık şekilde verilen cümlelerden anlamlı bir paragraf oluşturmamız istenir. Aslında bu cümleler bir paragraftır. Ama bize sınavlarda sormak için cümleler özellikle karıştırılır. Amaç, kompozisyon yeteneğinizi ölçmektir.
İşte, karışık şekilde verilen bu cümleleri dizerek anlamlı bir bütün oluşturmak yapboz oyunundaki gibi parçaların birbiriyle ilgilerini belirlemeye bağlıdır. Burada dikkat edilecek noktalar şunlardır:
 >  Öncelikle cümlelerin hepsi okunarak bu cümlelerin ne anlattığı belirlenmeye çalışılmalıdır.
 >  Olay yazılarında olayın gerçekleşme sırası, fikir yazılarında ise düşüncenin mantık sırası belirlenmelidir. Bunlar yapılırken ilk cümle olabilecek ifade tespit edilmelidir.
 >  Bu tip sorular seçeneklerden gidilerek de çok kolay bulunabilir.

Örnek(ler)

» I. Çanakkale sırtlarını bombardıman ettiler.
    II. Bir topçu bölüğünde yalnız Seyit ve Ali adlı iki topçu eri kaldı.
    III. Oradan geçip İstanbul’u almaya çalışıyorlardı.
    IV. 1915 yılında düşman gemileri Çanakkale Boğazı’na gelmişlerdir.
    V.  Oradaki askerlerimizin çoğu şehit düştü.
Bu cümlelerin hepsini okuduğumuzda Çanakkale Savaşı ile ilgili bir olayın hikâye edildiğini görmek­teyiz. Yapacağımız iş, olayın gerçekleşme sürecini belirlemektir.

Önce boğaza gemilerin gelmesi anlatılmalı. Gemi­lerin geliş amacı verilmeli. Sonra bombalama anla­tılmalı. Bombalamadan sonra anlatılması gereken olay, askerlerimizin şehit düşmesi olacaktır. Yalnız şehit düşmeyen iki topçumuz vardır. Olay mantıken böyle sıralanmalı. Çünkü eylemler­den birinin gerçekleşmesi diğerine bağlıdır.

Şimdi yaptığımız bu sıralamayı cümlelerle karşılaş­tıralım. Bu parçadan bir paragraf oluşturulduğunda sıralama IV – III -I – V – II şeklinde olmalıdır.

3. Paragraf Tamamlama

Bazı paragraf sorularında, parçanın bazı bölümlerinde boşluklar bırakılır ve bu boşluklara getirilebilecek uygun cümleler sorulur. Bu tür durumlarda parçanın anlam ve yapı özellikleri dikkate alınmalı, parça an­lamca en uygun cümleyle tamamlanmalıdır.

Örnek(ler)

» “Kalemi elime aldığım zaman bir şey yazmadan ka­lıyorum diyorsanız, bilgi tokluğu ve duygu zenginli­ğine sahip olmak için bol bol okuyunuz. Küçük yaş­lardan itibaren kitaplarla dost olunuz. Kitapların o geniş dünyasına kulaç açtığınız zaman kendinizi daha mutlu ve güvenli hissedeceksiniz. Okudukça yazmaya karşı ihtiyacınız artacak ve …”

Bu parçada yazmak ile okumak arasında bir ilişki kurulduğunu görüyoruz. Bunu, parçanın giriş cümlesindeki “Kalemi elime aldığım zaman bir şey yazmadan kalkıyorum diyor­sanız,…” varsayımına karşılık olarak, yine parçada­ki “…bol bol okuyunuz.” ifadesinden anlıyoruz. Yani parçada, yazmak isteyene okumak tavsiye edi­liyor. Parça “Okudukça yazmaya karşı ihtiyacınız artacak ve …” şeklinde devam ettiğine göre parça­yı tamamlayacak ifade “yazmak” ile ilgili bir ifade olmalıdır. Öyleyse bu paragrafı “elinizi kaleme uzatacaksı­nız.” şeklinde bir ifadeyle tamamlayabiliriz.

4. Paragrafı İkiye Bölme

Yazar konuyu işlerken her bir paragrafta konunun farklı bir yönünü işler. Anlattığı bir şeyden farklı bir şeye geçiş yaptığında, yeni bir paragrafa da geç­mesi gerekir. Sınavlarda iki ayrı düşüncenin işlendi­ği bölümler bir paragraf olarak verilir ve bizden bu paragrafı bölmemiz istenir.

 >  Bu tip sorularda yapılacak iş, her bir cümlede anla­tılanı bir iki sözcükle belirlemektir. Daha sonra belir­lenen bu ifadeler karşılaştırılmalıdır.

Görülecektir ki bir kısım cümlelerde bir konudan bahsedilirken, diğer cümlelerde ise başka bir konu­dan söz ediliyor. Yapılacak en son iş; yeni, farklı ko­nuya geçilen ilk cümleyi veya konuyla ilgili bakış açısının değiştiği ilk cümleyi belirlemektir.

Örnek(ler)

» “Heykelcilik, ilk insandan beri var olan bir sanat da­lı. İlk insanlar; etkilendikleri, beğendikleri, saygı duydukları, onurlandırmak ya da anlamak istedik­leri varlıkların heykellerini yaptılar. Heykelcilik sanatında ilk insanlardan bugüne çok yol alındı. Eskiden ilkel aletlerle yapılan bu güzel sanatlar şimdilerde modern aletlerle yapılmaya başlandı.”

Yukarıdaki paragraftaki altı çizili kısım farklı bir ko­nuya değindiği için paragraf bu bölümden ikiye ay­rılabilir.

5. Paragrafın Akışını Bozan Cümle

Bir tren düşünün. Bir vagonu gri renkli, diğerlerinin hepsi siyah… Düşüncenin akışını bozan cümle gri renkli vagon gibidir.

Paragrafı oluşturan cümlelerin hepsi aynı düşünce etrafında örgülenir, aynı konuyu anla­tır. Yani her paragrafta bir konu işlenir. Farklı bir ko­nu, farklı bir paragraf demektir. İşte düşüncenin ya da anlatımın akışını bozan bu tür sorularda diğer cümlelerden farklı bir konuyu işleyen cümleyi bula­cağız.

 >  Bazen paragrafta bir konu anlatılırken farklı bir düşünce veya konu­nun farklı bir yönü bir cümle hâlinde araya girer. Düşüncenin akışını bozan cümlelerin sorulduğu so­rularda bizden istenen, işte bu farklı cümleyi bul­maktır.

 >  Bu soruların çözümünde yapılacak iş; her bir cüm­lenin ne anlattığını, bir iki sözcükle belirlemektir. Sonra bu belirlemelerimizi karşılaştırmaktır. Görüle­cektir ki bir cümle haricinde hepsi aynı konudan ve­ya konunun aynı yönünden bahsediyor. Farklı ko­nudan bahseden cümle, düşüncenin akışını bozan cümledir.

 >  Bu tip sorular “parçanın bütünlüğüne uymayan, par­çayla çelişen, düşüncenin akışını bozan, anlatımın akışını bozan, parçayla tutarlı olmayan cümle” şek­linde karşımıza çıkar.

Örnek(ler)

» “Bundan yaklaşık yirmi yıl önce yazılı olarak ha­berleşmek için mektup kullanıyorduk. Bu yolla mektupların yerine varması günlerce, bazen haf­talarca sürüyordu. Bugün, haberleşmek için ço­ğunlukla elektronik posta (e-posta) kullanıyoruz. Hatta çok uzaktaki tanıdıklarımıza mektupların aylar sonra ulaştığı bile oluyordu.”

Yukarıdaki paragrafta yıllar önce haberleşmek için mektup kullandığımızdan ve bu mektupların gönderilen yerlere ulaşma sürelerinden bahsedilirken altı çizili kısımda günümüzde e-posta kullandığımız belirtilmiş. Altı çizili kısımda anlatılan parçanın bütünlüğüne ve anlam akışına uymadığından parçanın anlam akışını bozmuştur.

6. Cümlelerin Yerini Değiştirme

Şiir veya düz yazıdan oluşan her parçanın bir konu­su vardır. İyi bir parça kendi içinde konu bütünlüğü­ne sahiptir. Parçalar daha önce de değindiğimiz gi­bi giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşur.

Sınavda bazen bir parçayı oluşturan iki cümle yer değiştirilerek verilir. Bu değişikliğin düzeltilmesi is­tenir.

 >  Parçayı oluşturan cümleler anlamca birbirlerine bağ­lıdır. Biri diğerinin varlığını gerektirir. Özellikle olay anlatan parçalarda, zaman sıralaması vardır. Dü­şünce paragraflarında ise mantık sırası vardır. Yer değiştirilecek cümleleri bulurken bu noktalara dik­kat etmek gerekir.

 >  Bu tür sorularda çözüme seçeneklerden de gidile­bilir.

Örnek(ler)

» (1) Günümüz ozanları ise şiiri tartışmak yerine, şiir yazmak istiyorlar. (2) Nerede o 1940’ların 1950’lerin coşkulu şiir tartışmaları. (3) Şiirin niteliği, niceliği, anlamlılığı kimseyi ilgilendirmiyor. (4) Şiirin ne oldu­ğu konusu uzun zamandır tartışılmıyor.

Yukarıdaki parçanın ilk cümlesinde yer alan “ise” ifadesinden dolayı bu cümle parçanın giriş cümlesi olamaz. Konunun verildiği cümle ilk cümle olur. Konu, 4. cümlede verildiğine göre ilk cümle ile dör­düncü cümle yer değiştirilirse parça anlamlı bir bü­tün oluşturur. Böylece düşüncenin akışı da sağlanır.

Anlatım bakımından paragraf; anlatım türleri, düşünceyi geliştirme yolları, anlatıcı türleri ve bakış açıları ile anlatım özellikleri olmak üzere beş ana başlıkta incelenir.

1. Anlatım Türleri (Anlatım Biçimleri)

Yazarın duygu veya düşüncelerini ya da bir olayı anlatırken kullandığı yöntemlerdir.

1.1. Betimleme (Betimleyici Anlatım, Tasvir)

Varlıkların okuyucunun gözünde, zihninde canlanacak şekilde ayırt edici nitelikleriyle resim çizer gibi anlatılmasına betimleyici anlatım (tasvir etme) denir.

 >  Betimlemede gözlem esastır. Gözlemle elde edilen bilgiler açık, sade ve anlaşılır bir dille okuyucunun gözünde canlanacak şekilde anlatılır. Betimlemede yazar, tasvir edeceği varlığı kendi bakış açısına, kendi görüş ve değerlendiriş biçimine göre anlatır, betimlemeye kendi yorumunu katabilir.

 >  Yazarın kendi kişisel görüşünü katmadan, nesnel bir bakış açısıyla, bir varlığa ait özellikleri sıraladığı betimlemelere açıklayıcı betimleme; kendi kişisel görüşünü katarak, öznel bir bakış açısıyla, bir varlığın kendinde uyandırdığı duygu ve düşüncelere de yer vererek yazdığı betimlemelere ise izlenimsel betimleme denir.

Örnek(ler)

» “Başımızın üstünde her zaman yeşil, iğne yapraklı dallardan örülü bir çatı var. Dallar öylesine sık ki, güneş ışığı aşağıya süzülemiyor bile. Ormanın içine doğru kilometrelerce uzayıp giden toprak bir yol… Çevredeki çiçeklerin insanı bayıltıcı kokusu ve kuşların tatlı nağmeleri…”

Bu parçada ormanın içindeki bir yerin betimlemesi yapılmıştır. Yazar bunu yaparken kendi yorumunu da katmıştır.

 >  Betimlemeler insanı konu alıyorsa bu tip betimlemelere portre denir.

Kişinin dış görünüşünün, fiziksel özelliklerinin (yüzü, gözü, saç rengi, kolları, bacakları, boyu vs.) anlatıldığı betimlemelere fiziksel portre; kişinin iç dünyasının ve karakter özelliklerinin (sevdikleri, sevmedikleri, düşündükleri, tepkileri, duyguları, önem verdikleri vs.) anlatıldığı betimlemelere ise ruhsal portre denir. Bazen iki tür portre de bir parçada iç içe bulunabilmektedir.

Örnek(ler)

»“Kapıda yaşlı bir adam belirdi. Üzerinde biraz eski, açık mavi bir takım elbise vardı. Ceketin üst cebinde üçgen şeklinde kıvrılmış mendil, kravatıyla aynı renkteydi. Yer yer ağarmış saçlarını sol tarafa yatırmış, hâlâ siyahlığını koruyan bıyıklarını üst dudağının üzerini kapatacak şekilde bırakmış. Ayağında yıllar önce gençlerin oldukça rağbet ettiği ucu sivri ucu küt biçimli ayakkabılar vardı.”

Bu parçada yaşlı adamın fiziksel özelliklerinden, dış görünüşünden bahsedilerek fiziksel portre yapılmıştır.

1.2. Öyküleme (Öyküleyici Anlatım, Hikaye Etme)

Tasarlanmış veya yaşanmış bir olayın başkalarına sözle ya da yazıyla anlatıldığı anlatım biçimine öyküleme (hikâye etme) denir.

Anlatımı yönüyle betimlemeye benzer. Bu nedenle öyküleme betimsel anlatımla karıştırılabilir.

 Öyküleme ile betimleme arasındaki fark:  Öykülemede olaylar, kişi veya kişilerin başından belli bir yerde ve belli bir zamanda geçer. Betimlemede ise zaman akış içinde değildir ve kişi veya kişilerin başından geçen herhangi bir olay söz konusu değildir.

Yani betimlemede belli bir zamanda durur nitelikteki eylem veya varlıklar tanıtılır. Öykülemede ise zaman akış halindedir ve olaylar bu akış içinde verilir. Buna fotoğraf ve film örneğini verebiliriz: Fotoğrafta zaman, olay ve varlıklar donmuş durumdadır. İşte betimleme bu donmuş durumun sözcüklere dökülmüş şeklidir. Oysa filmde zaman, olay ve varlıklar hareket halindedir, işte öyküleme de belli bir zaman aralığında geçen olayları anlatan film gibidir.

Örnek(ler)

» “Derse geç kalmıştım. Hemen bir taksi tuttum. Taksici beni derse yetiştirmek için biraz hızlı sürdü. Önümüzde giden araç ani fren yapınca ona arkadan çarptık. Bereket, taksici hemen frene basmıştı da çarpışma hafif oldu. Tabiî ben de derse yetişemedim.”

Görüldüğü gibi bu parçada kişi, okula giderken başına gelenleri anlatmış. Bu anlatımda dikkat ederseniz, bir olay zaman içinde anlatılmış. Derse geç kalıyor, taksi tutuyor, bindiği taksi başka bir araca çarpıyor. Demek ki bu parçanın anlatımında öyküleyici anlatımdan yararlanılmıştır.

1.3. Açıklama (Açıklayıcı Anlatım)

Bilgi vermek amacı ile oluşturulan yazılarda kullanılan anlatım tekniğidir. Bu tür yazılarda amaç okuyucuyu bilgilendirmek, ona bir şeyler öğretmek olduğu için sade ve anlaşılır bir dil kullanılır. Açıklayıcı anlatımda yazar, duygularına yer vermez, nesnel bir anlatım hakimdir.

Örnek(ler)

» “Yakup Kadri Karaosmanoğlu edebiyatımızın önde gelen sanatçılarından biridir. Roman, hikâye, anı gibi değişik alanlarda eserler vermiş olan sanatçı daha çok romanları ile tanınmaktadır. Romanlarında önceleri kişisel konuları işleyen sanatçı daha sonra toplumsal konulara yönelmiştir. “Kiralık Konak”ta nesiller arası duygu ve düşünce farklılıklarını işleyen sanatçı, “Yaban” romanında Kurtuluş Savaşı yıllarında köy yaşamını, köylü – aydın çatışmasını işlemiştir.”

Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi parçada “Yakup Kadri” okuyucuya tanıtılmış, sanatçının eserleri ile ilgili bilgiler verilmiştir. İşte öğreticiliği esas alan bu tür anlatıma açıklayıcı anlatım denir.

1.4. Tartışma (Tartışmacı Anlatım)

Yazarın kendi doğrularına okuyucuyu inandırmak, onu kendi gibi düşündürmek için kullandığı anlatım tekniğine tartışma denir.
Amaç kendi düşüncesini savunmak, varsa yanlış düşünceyi çürütmek olduğundan yazar, düşüncelerini sanki karşısında okuyucu varmış da onunla konuşuyormuş gibi ele alır. Kendi görüşünü ortaya koyar, karşıt görüşün dayanaksız olduğunu örnekleri ile gösterir.
Bu yöntemde önce eleştirilecek olan düşünce verilir. Yazar, kendi düşüncesinin doğruluğunu, eleştirdiği düşüncenin ise yanlışlığını savunur.

Örnek(ler)

» “Bazı bilim adamları yanlış, anlaşılmaz bir Türkçe ile yazıyorlar. Üstelik bunlar, edebiyatçı olmadıkları­nı ileri sürerek, hoş görülmelerini de istiyorlar. Ama bu, mazeret olamaz. Çünkü bizim onlardan istediği­miz; duygu ve düşüncelerini düzgün bir dille yaz­malarıdır. Bunun için de sanatçı olmaya gerek yok­tur. Her insan ana dilini hatasız kullanacak ölçüde bilmelidir bence.”

Görüldüğü gibi yazar yukarıdaki parçada önce, eleştirdiği düşünceyi vermektedir. Dili yanlış kulla­nan bazı bilim adamlarını eleştirmektedir. Bu konu­da hoş görülmeyi isteyen bilim adamlarını ise hak­sız bulmaktadır. Yazar, her insanın ana dilini düz­gün, yanlışsız kullanması gerektiğini savunmakta­dır. Bunun için de bazı bilim adamlarının iddia etti­ği gibi sanatçı olmak gerekmediğini doğru görüş olarak okuyucuya aktarmaya çalışmaktadır.

2. Düşünceyi Geliştirme Yolları

Parçada anlatılanları daha anlaşılır hâle getirmek, okuyucuyu etkilemek, onun ilgisini çekmek gibi amaçlarla bu dört anlatım biçimine ek olarak bazı yardımcı yöntemler de kullanılabilir.

Düşünceyi geliştirme yöntemlerinden, yukarıda gördüğümüz dört temel anlatımın (açıklama, tartış­ma, betimleme, öyküleme) birinin içinde yararlanı­labileceği gibi bu yöntemlerden herhangi biri par­çanın anlatımında hâkim konumda da olabilir.

2.1. Tanımlama

Bir kavram veya varlığın ne olduğunun açıklanma­sına tanımlama denir. Genelde açıklayıcı ve tartışmacı anlatım tekniklerin­de tanımlamadan yararlanılır. Varlık ya da kavramın okuyucunun zihninde daha belirginleşmesi amaç­lanır. Tanım, “Bu nedir?” sorusuna cevap verir.

Örnek(ler)

» “Destanlar, tarihten önce ve tarihin başlangıcı sıra­sında bir milletin geçirdiği maceraları, yetiştirdiği kahramanları; doğa, evren ve toplum olayları hak­kında düşündüklerini ve bunlar karşısında aldığı va­ziyetleri anlatan din ve kahramanlık hikâyeleridir.”

Parçada açıklayıcı anlatım tekniği kullanılarak des­tanlar hakkında bilgi verilmiştir. Ancak bu yapılırken ilk cümlede “Destan nedir?” sorusuna cevap ola­cak şekilde tanımlamadan yararlanılmıştır.

2.2. Karşılaştırma

Birden fazla varlık ya da kavram arasındaki benzer­lik veya farklılıkları ortaya koymak için kullanılan an­latım yoluna karşılaştırma denir. Daha çok tartışma­cı ve açıklayıcı anlatım içinde kullanılan bu yöntem­de, varlıkların farklı ya da ortak yönleri ele alınır.

Örnek(ler)

»“Konuşma ile yazma farklıdır. Konuşma geçicidir, yazma kalıcı. Konuşma anlıktır, yazma sonsuz. Yazı­ya geçirilen her şey olduğu gibi korunur. Konuşma ise saman alevi gibi söylendiği anda yitip gider.”

Bu parçada “konuşma” ile “yazma” karşılaştırılmış, yazmanın konuşmadan üstün olduğu belirtilmiştir.

2.3. Örneklendirme

Bir düşüncenin somut hâle getirilerek daha anlaşı­lır kılınması için anlatılan konuyla ilgili örnekler ver­ilmesine örnekleme denir. Düşüncenin anlaşılır ve akılda kalıcı olması amaçlanır. Bazen önce bir örnek verilerek veya fıkra anlatılarak konuya giriş yapılır. Bunlardan hareketle de bir yargıya varılır.

Örnek(ler)

» “Bir yerde sabit civata gibi dönüp duranların ne kendilerine faydaları vardır, ne çevredekilere. Oysa dünyaya bakalım; her şey değişir, durmadan yol alır. Su, buhar olur, yağmura dönüşür; tohum, baş verir, çiçeğe durur; civciv, pek cılız doğar, kocaman bir horoz olur. Dünyada hiçbir şey durmaz. Bu do­ğanın bir parçası olan insan neden dursun?”

Bu parçada insanın yerinde durmaması gerektiği gö­rüşünü yazar, doğadan hareketle örneklendirmiştir. Önce görüşünü söylemiş, daha sonra bu görüşünü örneklendirmiştir: Doğada her şey hareket hâlinde ve değişim içindedir, insan da buna ayak uydurma­lıdır.

2.4. Tanık Gösterme

Yazarın, savunduğu düşüncenin doğruluğuna oku­yucuyu inandırabilmek için tanınan ve görüşlerine itibar edilen kişilerin sözlerinden alıntı yapılmasına tanık gösterme denir.

 UYARI  Kişinin sadece ismini yazıda kullanmak, tanık gös­terme için yeterli değildir. Bu, örneklendirme olur. Tanık göstermede önemli olan, kişinin sözünü destekleyici olarak kullanmaktır. Bu da kişinin dü­şüncelerinin tırnak içinde aktarılması ile olur.

 >  Önce yazar kendi görüşünü verir. Daha sonra bu görüşü kanıtlamak, inandırıcılığı artırmak için, o alanda tanınmış bir kişiden söz edip, o kişinin söz­lerine yer verilir.

Örnek(ler)

» “Deneme, büyük savlar içermez. Daha çok duygu­ya, sezgiye, birikime ve akla dayanır. Denemede yazar kendi birikimini, içinden gelenleri özgürce ak­tarır. Bu nedenle Nurullah Ataç deneme için: “De­neme benin ülkesidir.” der. Bu görüşe katılmamak elde değildir.”

Bu parçada yazar, deneme yazı türü ile ilgili görüş­lerini aktarmıştır. Görüşlerinin inandırıcı kılmak için bu alanda söz sa­hibi olan ünlü denemeci Nurullah Ataç’tan alıntı yapmış, onun sözlerini aktarmıştır.

2.5. Sayısal Verilerden Yararlanma

Düşüncenin kanıtlanabilmesi için istatistiksel bilgi­lerden, anketlerden ya da grafiklerden yararlanıl­masıdır.

Örnek(ler)

» Ormanlar, dünyamızın akciğerleri gibidir. Ağaç ve ormanın insan hayatına doğrudan ve dolaylı o kadar çok faydası vardır ki… Aklıma gelen birkaçını sıra­layayım isterseniz. O zaman ne demek istediğimi daha iyi anlamış olursunuz. Tabiatın harika, sessiz süpürgeleri ormanlar yaratılmasaydı yaşadığımız dünya tozdan geçilmeyecekti. 1000 m² ladin ormanı yılda 32 ton, kayın ormanı 68 ton ve çam or­manı ise 30-40 ton tozu hüp diye emebilir ve hava­daki zehirli gazları da filtre eder.”

2.6. Benzetme

Bir kavramı ya da varlığı başka bir kavram ya da varlığın özellikleriyle anlatmaya benzetme denir.

Örnek(ler)

» “Birikimsiz yazarlık saman alevi gibidir. Saman ale­vi çabucak tutuşup yine çabucak söner. Yazmak için yeterli donanıma sahip olmayan birikimsiz ya­zarlar da parlamış olsalar bile elbet bir gün saman alevi gibi sönüp giderler.”

Parçada, birikimden yoksun yazarlar saman alevi­ne benzetilmiştir. Bunların kalıcı olamayacağı, bu benzetmeden yararlanılarak vurgulanmıştır.

3. Anlatıcı Türleri

Olay anlatımına dayalı metinlerde olayları, kişileri, mekânı okurlara anlatan kişiye anlatıcı denir. Metinlerde anlatım iki tür anlatıcı aracılığıyla yapılır:

3.1. Birinci Kişi Ağzından Anlatım

Birinci kişi ağzıyla anlatımlarda yazar, kendi başından geçen veya içinde bulunduğu bir olayı anlatır. Bu tür anlatımlarda çoğu zaman birinci tekil şahıs (ben) veya birinci çoğul şahıs (biz) ekleri kullanır.

Örnek(ler)

» “Kimse farkına varmadan evden çıktım. Doğruca alet edevatın bulunduğu depoya gittim. Duvara yaslı duran kazmayı kaldırıp ağırlığına baktım. İmkanı yok, bunu götüremezdim.Çok ağırdı. Küçük keser de aynı görevi görürdü. Aradığım keseri buldum. Depodan çıktım…”

3.2. Üçüncü Kişi Ağzından Anlatım

Üçüncü kişi ağzıyla anlatımlarda yazar, genellikle duyduğu veya gördüğü şeyleri anlatır. Bu tür anlatımlarda çoğu zaman üçüncü tekil şahıs (o) veya üçüncü çoğul şahıs (onlar) ekleri kullanır.

Örnek(ler)

» “Yazdan kalma bir gündü. Güneş, insanın içini ısıtıyordu. Cemil, sahilde oturmuş, dalgaların sesini dinlerken üstünden hızla geçen martıların çığlığı andıran sesiyle irkildi. Yerinden doğrulup izlemeye koyuldu. Martılar deniz üzerinde iyice süzüldükten sonra suya ani dalışlar yapıyor, küçük balıklar ustaca avlıyordu…”

4. Anlatıcı Bakış Açıları

Olaya dayalı metinlerde anlatıcının başvurduğu üç tür bakış açısı vardır:

4.1. İlahi Bakış Açısı

Bu bakış açısında anlatıcı, olayların gelişiminden kah­ramanların neler düşündüğüne kadar her şeyi bilir.

Örnek(ler)

» Selim, elindeki ağır bavulu sürükleyerek götürmeye çalışıyordu. Anlaşılan bavul çok ağırdı. Birkaç metre ilerledikten sonra Selim durdu. Bir ağacın gölgesin­de dinlenmeye başladı. Aklına; annesi, babası, köyde geçirdiği güzel günler geldi. O günleri yeniden yaşa­manın, ailesine tekrar kavuşmanın hayalini kurdu. Yıllar önce gurbete gitmiş ama sılaya dönmek henüz Selim’e nasip olmamıştı.

4.2. Kahraman Bakış Açısı

Hikâye ve romanlardaki olayların, kahramanlardan biri tarafından anlatıldığı bakış açısıdır. Kahraman bakış açısında birinci kişi ağzı kullanılır.

Örnek(ler)

» Okuldan çıkıp durağa doğru ilerlerken karşıma yedi sekiz yaşlarında bir çocuk çıktı. Elindeki mendili ba­na uzatarak satın almamı istedi. Elbiseleri dökülen ve acınacak durumda olan bu çocuğu kıramadım. Bir lira karşılığında elindeki mendili aldım. Küçük çocuk bir lira kazanmanın sevinciyle yanımdan uzaklaşıp gözden kayboldu.

4.3. Gözlemci Bakış Açısı

Bu bakış açısında olaylar bir kamera tarafsızlığıyla anlatılır. Gözlemci bakış açısında üçüncü kişi ağzın­dan bir anlatım vardır.

Örnek(ler)

» Adamın biri bir göletin başında oturmuş etrafı sey­rediyordu. Bir köpeğin devamlı olarak gölete kadar gelip su içecekken kaçması dikkatini çekti. Köpek, su içmek için gölete geliyor ama suda yansımasını gö­rüp korkuyordu. Köpek sonunda dayanamadı ve kendini suya atıp kana kana su içti.

5. Anlatım Özellikleri

Yazar tarafından parçanın anlatımında kullanılabilen veya yazının taşıdığı ya da taşıması gereken nitelikleri ifade etmeye yarayan bazı kavramlar vardır.

5.1. Doğallık

Anlatımın yapmacıksız, günlük yaşantıda olduğu gibi, sanat yapmadan, süs ve özentiden uzak yapılmasıdır.

5.2. Duruluk

Anlatımın açık ve anlaşılır olmasıdır. Anlatımda anlaşılması zor ifadelerden kaçınıl­masıdır. Söylenecek sözü sembollere sığınma­dan anlatma demektir.

5.3. Sürükleyicilik

Okuyucunun ilgisini canlı tut­mak, okuyucuyu esere bağlamaktır.

5.4. Akıcılık

Yazının kolay okunabilmesi ve rahatsız eden kelimelerin kullanılmamasını ifade eder. Düşünceler kolay anlaşılabilir bir biçimde sıralanabilmelidir. Ses sanatları akıcılığın vazgeçilmeyen unsurlarından biridir.

5.5. Tutarlılık

Anlatımda birbiriyle çelişen düşünce­ler ileri sürmeme, sık sık düşünce değiştirme­mektir.

5.6. Açıklık

Anlatımdan okuyucunun çıkardığı an­lam ile yazarın vermek istediği mesajın aynı ol­masıdır. Anlatılmak istenenin kolayca anlaşılma­sı demektir.

5.7. Özgünlük

Anlatımda başkasına benzememe, kendine has olmaktır. Yazıda taklitçilikten kaçın­ma; farklı, yeni, alışılmışın dışında olmaktır.

5.8. Özlülük

Anlatımda az sözle çok anlam ifade edebilmektir. Sözü uzatmadan, kısa tutarak me­sajı en öz şekilde vermektir.

5.9. Ulusallık (Yerellik)

Sadece bir ulusun kültürel özelliklerini taşımaktır.

5.10. Evrensellik

Bir sanat yapıtının dünyadaki tüm insanlara hitap eden bir özellik taşımasıdır.

5.11. Çağdaşlık

Çağının gerisinde kalmamak, çağı­na uygun özellikler taşımaktır.

5.12. İçtenlik

Anlatımın yürekten, candan, samimi olmasıdır.

KAYNAK

Yorum gönder