İSLAM TARİHİ- 4 HALİFE DÖNEMİ – 5.Hz. Ali Dönemi
Hz. Osman’ın Mısır, Basra ve Kûfe’den gelen isyancılar tarafından hicri 35 yılında öldürülmesiyle başlayan sancılı süreçte kendisine halifelik teklif edilen Hz. Ali, bu görevi başlangıçta kabul etmemiştir. Gerek Medinelilerin talebi gerekse şehre hâkim olan asilerin baskılarıyla daha sonra halifeliği üstlenmeye razı olan Hz. Ali, ilk iş olarak halktan biat alma yoluna gitmiştir. Ancak hem ensarın hem de muhacirlerin ileri gelenlerinden bazıları kendisine biat etmemiştir. Emevi ailesine mensup olanlar da şehri terk ederek Mekke’ye gitmişlerdir. Müslümanların tamamının desteğini alamamış olması Hz. Ali’nin çözmesi gereken ilk siyasi problem olmuştur. Hz. Ali’nin yönetimde meşruiyet sorunu yaşamasına sebep olan biat problemi daha büyük bir tehlikenin ortaya çıkmasıyla değişik bir veçhe kazanmıştır. Nitekim Hz. Aişe, Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvam gibi sahabenin önde gelenlerinin oluşturduğu Cemel ashabı ile Muaviye’nin bayrağı altında toplanan Şamlılar halifeye biat etmeyi Hz. Osman’ın katillerinin cezalandırılması şartına bağlayarak Hz. Ali’yi tanımadılar. İki farklı bölgede birbirinden bağımsız oluşturulan grupların seslendirdiği bu talep hukuki olmaktan ziyade siyasi amaçlarla dile getirilmişti. Medine’de hâkim bir konumda bulunan Hz. Osman’ın katillerinin kısa vadede tespit edilip cezalandırılması pek de mümkün değildi. Bu sebeple Hz. Ali’nin siyasi otoritesini sağlamak adına önce bu iki siyasi hareketi itaat altına alması gerekiyordu. Hz. Osman’ın katillerinin cezalandırılması talebiyle ortaya çıkan grupların ilki Hz. Aişe etrafında toplandı. Hz. Aişe, hac yapmak gayesiyle daha Hz. Osman muhasara altındayken şehirden ayrılarak Mekke’ye gitmişti. Medine’ye dönüş yolunda Halife’nin şehit edildiğini, yerine Hz. Ali’nin seçildiğini haber alınca hemen geriye döndü. Halka yaptığı konuşmasında Hz. Osman’ın mazlum olarak
öldürüldüğünü ifade eden Hz. Aişe, Halife’nin kanını talep edeceğini ilan etti. Onun bu çağrısına Emevi
mensupları ile Hz. Osman’ın Basra ve Yemen valileri destek verdiler. Baskı altında biat ettiklerini
söyleyen Talha b. Ubeydullah ile Zübeyr b. Avvam da Mekke’ye gelerek Hz. Aişe’nin safında yer aldılar.
Şehirde toplanan Halife muhalifleri yaptıkları müzakereler neticesinde Basra’ya gitmeye karar
verdiler. Diğer taraftan Hz. Ali, Şam’da kendisine isyan eden Muaviye’yi itaat altına almanın planların
yapıyordu. Ancak Basra Valisi’ni şehirden uzaklaştıran Hz. Aişe ve taraftarlarını etkisiz hâle getirmek
için öncelikle onlar üzerine askerî bir harekât düşünmeye başladı. Hz. Ali, muhaliflerin Basra’da hâkimiyeti ele geçirdiklerini haber alınca isyancıların üzerine yürümeye karar verdi. Ordusuyla harekete geçmeden
önce muhaliflerle görüşmeler yapması için elçiler gönderdi. Taraflar arasında yapılan görüşmelerde sulha yaklaşılmış olmakla birlikte iki ordunun savaşmasının önüne geçilemedi. Çatışmalar daha çok Hz. Aişe’nin devesinin etrafında gerçekleştiği için “Cemel” ismi ile anılan bu savaşta galip gelen taraf Hz. Ali oldu. Çarpışmalar esnasında Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvam öldürüldü. Hz. Ali, askerlerine yağmadan
uzak durmalarını emrederek ganimet olarak alınan malları şehir halkına iade etti. Abdullah b. Abbas’ı Basra Valiliği’ne tayin ettikten sonra da yeni başkent Kûfe’ye hareket etti. Hz. Aişe de şehirden ayrılarak önce Mekke’ye ardından da Medine’ye gitti. Hicretin 36. yılında gerçekleşen ve Müslümanların kendi aralarında
karşı karşıya geldikleri ilk büyük çatışma olan Cemel Savaşı’nda her iki taraftan pek çok insan ölmüştür.
Cemel Savaşı sadece siyasi bir hadise olmayıp İslam akaidinde iman-küfür sınırı, irade hürriyeti, kader
gibi önemli problemlerin tartışma konusu hâline getirilmesine etki eden dinî ve sosyal olaylardan birisidir.
Daha sonra ortaya çıkacak siyasi ve itikadî mezheplerin tartışmaları arasında yer alan, amelin imandan
bir cüz olup olmadığı ve büyük günah işleyenin akıbeti gibi ihtilaflara da zemin teşkil etmiştir. Siyasi olmakla birlikte çeşitli sebeplerle daha sonra dinî ve itikadî mesele hâline getirilen olayların başlangıcı sayılabilecek olan Cemel Vakası itikadî mezhepler tarafından da farklı şekillerde değerlendirilmiştir. Hz. Ali, Cemel Savaşı’ndan sonra Şam muhalefeti ile doğrudan ilgilenmeye karar verdi. Diğer taraftan Hz. Ali’nin Şam’a tayin ettiği valiyi eyalet sınırından geri çevirmiş olan Şam Valisi Muaviye, Halife’ye karşı savaş hazırlıklarına başlamıştı. Muaviye, Hz. Osman’ın mazlum olarak öldürüldüğü yönünde propaganda yaparak
bölge halkını Hz. Ali’ye karşı kışkırtmaya devam ediyordu. Şam’daki bu gelişmelere rağmen Hz. Ali, Muaviye’yi itaate çağıran mektuplar gönderdi. Ancak Şam tarafının yönetime isyan etmekte kararlı olduğunu görünce taraflar arasında bir hesaplaşmanın kaçınılmaz olduğunu anladı. Mısır, Kûfe ve Basra valilerine haber göndererek sefer için hazırlık yapmalarını emretti. Hz. Ali’nin ordusuyla harekete geçtiğini haber alan Muaviye de hicretin 36. yılının sonlarına doğru askerlerini Şam’dan Irak istikametine sevk etti.
İki ordu Irak-Suriye sınırında bulunan Sıffîn’de karşı karşıya geldiler. Muaviye’nin Fırat Nehri’ni kontrol
altında tutarak Iraklıların suya ulaşmasını engellemesi üzerine başlayan ilk çatışmalar Hz. Ali ordusunun üstünlüğü ile nihayetlendi. Bunun ardından Hz. Ali, Şamlıları tekrar kendisine itaate davet etti. Görüşmelerden bir sonuç alınamayınca taraflar arasında mücadele yeniden başladı. Kısmi çatışmalar ve sonuçsuz barış görüşmeleri şeklinde cereyan eden savaş, Hz. Ali’nin askerlerine nihai saldırı emri vermesiyle şiddetlendi. Nihayet Iraklıların üstünlüğü ile devam eden savaşın seyri Muaviye’nin komutanlarından Amr b. elÂs’ın teklif ettiği tahkim çağrısı ile farklı bir boyut kazandı. Muaviye, askerlerine ellerinde bulunan Kur’an sayfalarını mızraklarının ucuna takarak Iraklıları ilahî kitabın hakemliğine çağırmalarını emretti. Şam ordusunu mutlak yenilgiden kurtarmak amacıyla yapılan çağrı beklendiği gibi Irak askerlerini tereddüde düşürdü ve orduda karışıklığa sebep oldu. Durumu gören Hz. Ali, bunun bir savaş hilesi olduğunu söyleyerek askerlerini savaşa devam yönünde ikna etmeye çalıştı. Ne var ki ordusunun büyük bir kısmı savaşın derhal durdurulmasını istiyordu. Sonunda Hz. Ali askerlerinin ısrarıyla tahkime razı olmak durumunda kaldı. Böylece Iraklılarla Şamlılar arasında yaklaşık üç ay süren mücadele, hakeme müracaat etme kararının alınmasıyla durdurulmuş oldu. Bununla birlikte Sıffîn Savaşı her iki taraftan binlerce Müslümanın ölümüyle sonuçlanmıştır. Muaviye hakem olarak Amr b. el-Âs’ı seçti. Hz. Ali de bu görev için Abdullah b. Abbas’ı düşünüyordu. Fakat kendisini tahkimi kabul etmeye zorlayanlar, Ebu Musa el-Eş’arî’nin hakem olması yönünde ısrarcı olunca bir kez daha onların isteğini kabul etmek zorunda kaldı. Ardından hakemlerin uyacağı kuralları belirleyen bir tahkimname kaleme alındı. Her iki tarafın verilecek hükme razı olacağını taahhüt ettiği metne göre hakemler halifelik meselesini Kur’an ve sünnete başvurarak adil bir şekilde çözecekti. Ancak hilafete Hz. Ali ve Muaviye dışında birisinin getirilmesi yönünde hakemlerin aldığı karara rağmen Amr b. el-Âs, Muaviye’yi halife ilan ettiğini açıkladı. Diğer taraftan Hz. Ali, tahkimnameye aykırılığı sebebiyle hakemlerin kararını tanımadığını bildirdi. Meseleyi çözmesi beklenen fakat daha karmaşık hâle getiren hakem olayının ardından Hz. Ali, Kûfe’ye Muaviye de Şam’a gitmek üzere Sıffîn’den ayrıldılar. Muaviye Halife’ye asi bir vali iken tahkim sayesinde ona denk bir
pozisyon elde etmiş oldu. Nitekim Şamlılar dönüş yolunda Muaviye’ye halife olarak biat ettiler. Irak cephesinde ise mevcut ihtilaflar artarak devam etti. Öyle ki tahkimi kabul edenlerle etmeyenler arasındaki sert tartışmalar Hz. Ali’nin ordusunda bölünmeye sebep oldu. Nitekim “… Hüküm ancak Allah’ındır…” ayetini kendilerine slogan edinen, daha sonra Hâricî ismi ile anılacak olan bir grup Hz. Ali’nin yanından
ayrılarak ona karşı isyan başlattı. Hâricîler Hz. Ali’nin Irak’ta sağlamaya çalıştığı birliğin önünde büyük bir engel teşkil ettiler. Zira halife Şamlıları bırakıp Iraklılar arasından çıkan bu isyancı grup ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Hz. Ali, Hâricîler ile giriştiği askerî mücadelede büyük oranda başarılı olmuşsa da öldürülenlerin intikamını almak için harekete geçen bir Hâricî tarafından 661 yılında şehit edilmiştir.
Yorum gönder